Bekir ÇOBAN                bekircoban@yahoo.co.uk       


bekircoban@yahoo.co.uk

  • Ana Sayfa
  • Hakkımda
  • Köşe Yazılarım
    • Ömer Kiya ve Köyün Çocukları
    • Bizim Köy!
  • Fotograflar
  • VİDEO
  • MÜZİK
  • İletişim

Bİzİm Köy!

Bizim Köy!

Merhabalar, bizim köyden selamlar size.

Yeşil mi yeşildir. Bölgenin en yeşil köyüdür. Yolları ise toprak karışımı çakıldır. Yürürken çakıllar lastik ayakkabınıza batar. O yüzden köylüler çakıl yolunu değil de, bahçe aralarında oluşturdukları patikadan gelip giderler birbirlerine. Biri köye geldiğinde, arabasi ile geçerken bir toz bulutu birakir ki, kahvede oturan gençler oynadıkları okey masasından kafayı şöyle bir çevirip, “Hay senin .....?” der ve oyunlarına devam ederler. Kahvehane sahibi Recep, çıragına “Abdıraman sula len gave’nin önünü tozudu gene” deyiverir. Abdurrahman alır eline kovayı, kahve önünden akan kanaldan suyu alarak genişçe bir alanı sular.

Sonra bir dolmuş görürsünüz rampa yukarı çıkan. Egsoz dumanı içinde kalmış, beyazdan eser kalmamış bir rengi var. Dolmuş da ne dolmuş ama. İçi tıka basa dolu, üstü iki metre yükseklikte iple bağlanmış, bizim köyün yükü ile dolu, hatta iki köy delikanlısı üzerine oturmuş yolculuk yapıyor. Dolmuş şoförü Deli Huseyin o yüklü dolmuşu hareket ettirir ve doksan derece bir dönüşle köy meydanına doğru yokuş tırmanmaya devam eder. Aralarda fiyakalı kornasına basar ki geldiğini haber verir. Bunu duyan zaten köy meydanına koşar. Şehirden gönderilen mektuplar, çuvallar ve gofret kutuları ile paketlenmiş hediyeler alınır, şehre gidecekler de meydana koşar.

Meydanda üç yüz yıllık bir çınar, altında köyün camisi vardır. Köyün büyükleri çınarın altında namaz saatini beklerler. Birde köyün çeşmesi vardır meydanda. Köyün güzel kızları, evlerde kullanmak için ellerinde su bidonlari ile kuyruk beklerler. Çeşme arkasındaki cami duvarında da köyün delikanlıları oturur. Kimi gençlerde çeşme önünden akan suyun aktığı yalaklara, evlerindeki hayvanlarını getirir sulatırlar.

Meydan en hareketli yerdir, köyün pazarı da burada kurulur. Köylüler evlerinin önündeki sekilerden topladıkları sebze ve meyveleri, sağdıkları sütü, yaptıkları yogurt ve peyniri satarlar.

Evlenecek kızlara çeyizlikler ve zücaciyeler, bir de yörük çadırı vardır. Yorulanlara, acıkanlara ıspanaklı, çökelekli, patatesli börek ve sıkmalar, susayanlara yayık ayranı. Kekik ve ada çayları.

Köyümüzün muhtarı Abdullah Emmi - pek de sorun olmayan köyümüzde- pek bisey yaptığı yoktur ama arada bir kaymakama gider, kaymakam gelirse de köy misafirhanesinde agırlar, yedirir içirir. Muhtar oluşundan mı ne, su sirasi kendisine çok sık gelir.

Muhtar Emmi köyümüzün imami Cemal ile cok iyi anlaşir. Yediği içtiği ayrı gitmez. Köylüye duyurmak istedigi bir şey oldu mu cami hoparlöründen Cemal'e çığırttırır. Cemal de arkasında Muhtar Emmi olduğundan her ihtiyacını o karşıladığından Muhtar Emmi’nin bir dediğini iki etmez.

Yazları Kuran okuma kursu verir. Köyün çocuklar çok çeker ondan. O nedenle köy çocukları ilk firsatta kaçmayı yeğlerler. Recceb Hoca köyün orta yaş ve yaşlıları ile çok iyi anlaşır. Köyde tek hoca olduğundan doğumda, sünette, evlilikte, cenazede, mevlütte her yerde o vardır. Saygı duyulur ve bir dediği iki edilmez. Bütün ihtiyaçları karşılanır. Bir de “Eksik olmayasın Recceb Hocam” diye sırtı sıvazlanır.

Bir de bizim köyün üç sınıflı ilkokulu vardır, ama nedense bir sınıf anca dolar eğitim döneminde. Köylü Mustafa Öğretmeni çok sever ama nedense çocuklarını okula göndermezler. “Çocuklar okusa ne olacak” deyip bahçe ve tarlalarında çalıştırırlar. Buna rağmen Mustafa Oğretmen köyde kendi gayreti ile okulu boyar, kitaplar alir, kış şartlarında soğuğa rağmen, bazı günlerde sınıfta yalnız kalsa bile okula gelir.

BC - 27 Haziran 2011

Copyright 2009 Bekir Coban. All rights reserved.

Web Hosting by Turbify


bekircoban@yahoo.co.uk